The Fall (Düşüş), dublörlük yaparken “düşüp” felç olan ve sevgilisini kaybettiği için ruhsal bir düşüş de yaşayıp, kaldırıldığı hastanede, portakal ağacından “düşen” 5 yaşındaki Alexendria ile tanışan Roy’un hikayesidir.
Film, erken çocukluk çağındaki çocuklarla çalışan profesyonelleri ise bu ilişkinin içinde aktığı hikaye nedeniyle ilgilendiriyor. Roy, intihar eğilimlidir ve Alexandria’yı intiharı içi gerekli olan ilaçları kendisine getirmesi için kullanır. Bunu, ise Alexandria’nın da içinde yer aldığı fevkalade çekici bir masal ile başarmayı planlar.
Roy’un anlattığı masal bir çocuk için olağanüstü çekicilikte detaylarla doludur ve kurgu Alexandria’yı masal ve gerçek arasında savurur. Filmin gerçek hayatı anlatan sekanslarında, sahneleri önce Alexandria sahnenin içindeyken, kısa süre sonra ise onun gözünden izliyoruz. Bu “çocuk aklına geçiş” aslında çocuğun zihin dünyasına ilişkin çok tatlı bir ipucu veriyor bize. Çocuk gerçek olandan hayal olana, bir tül perdenin arkasına elini atar gibi geçebiliyor. Bu yetenek bir tek çocuklara, daha doğrusu erken çocukluk çağı çocuklarına mahsus. Bir de delilere !
Roy’un gerçek hayatta ellerini döndürmesiyle
birden masal dünyasındaki semazeni görmemiz, rahibin
suratının görüntüsünden masaldaki çöle geçiş yapmamız, gerçek hayattaki kelebeği takip ederken birden kendimizi masalın ortasında bulmamız gibi, çocuğun gerçek üstü bir yaşama geçişinin ne de kolay ve aslında ne zarif olabildiğinin altını çizen hoş detaylar var filmde.
Filmde, Roy’un Alexandria’yı bir masal üzerinden istismar etmesi var aslında. Ama, bu gerçeğe karşın, tuhaf şekilde Roy’a kızmıyoruz. Bu, elbet, onun sahici depresyonundan ve elbette Alexandria’nın coşkuyla Roy’un anlattığı masalın içine yerleşmesinden ileri geliyor.
Masal beş kahramanın, kötü bir kişinden intikam çabalarını anlatıyor ve masalın sonu yaklaştıkça Roy’un Alexndria’yı kullanarak kendi düşüşünü (intiharını) tamamlamasına doğru ilerliyor. Masal’da Roy’un yarattığı kahramanların birer birer ölümü var. Bir anlamda her kahraman öldüğünde Roy’un “düşüş”ü yaklaşıyor.
Roy’un “yetişkin” yaşamındaki “düşüşü” , filmin çok popüler olan teknik özelliklerini ya da parlak görsel tasarruflarını bir yana bırakırsak, aslında filmin beş yaşındaki bir çocuğun bir masalla olan etkileyici ilişkisi üzerine kurulu olduğu söylenebilir. Filmde masalın bir çocuk için nasıl sürükleyici olduğunu, bir masaldan nasıl da etkilenebileceğini, gerçek ile masal arasında nasıl da koşuşturabileceğini izliyoruz.
Alexandria, Roy’un intiharı için gerekli olan ilaçları alırken bir kez daha “düşer” (zaten portakal ağacından düştüğü için hastanededir). Bu son “düşüş”, erken çocukluk dönemindeki çocuklarla çalışan profesyoneller için önemli bir sahneyi önümüze koyar. Roy ve Alexandria, yönetmenin, izleyenlerin canını acıtmak için uzun tuttuğunu düşündüren bir sahnede karşılıklı ağlarlar. İşte burada Roy, “gerçeklere”, Alexandria ise “masala” ağlar uzun uzun…
Filmin masalsı anlatımındaki başarının arka planında kuşkusuz, 18 ayrı ülkede ve 28 ayrı mekanda olağanüstü (belki de masalsı denmeli) setler kurarak ve hiç özel efekt kullanmadan, baş döndürücü kontrastlar ve garip bir titizlikle çekilmiş olması var.
Aslında bu anlatımın, çoğu eleştirmenin, filmden bağımsız olarak değer biçtiği açılış sahnesinden başladığı söylenebilir. Giriş sahnesindeki ağır çekimlere konsantre olurken ve buna Beethoven’ın 7.senfonisinin etkili eşlik ederken, masallara gerçeğin “detaylarından” geçiş yaptığımız hissine kapılıyoruz belki de..
Film bittiğinde, bu muhteşem açılış sahnesinin sonunda ne olduğunu da anlıyoruz…
Alexandria’nın, bu beş yaşındaki şirin çocuğun oyunculuğunun, yer yer o yaş grubunu iyi tanıyan profesyonelleri dahi şaşırtabilecek düzeyde olduğunu da not edelim.
*Alexendria’nın korktuğu zaman söylediği tekrarlı ifade.
Künye:
Yönetmen: Tarsem Singh
Senaryo: Tarsem Singh, Dan Gilroy, Nico Soultanakis
Yapım yılı: 2006
Oyuncular: Lee Pace, Catinca Untaru, Justine Waddell, Daniel Caltagirone, Marcus Wesley, Robin Smith, Jeetu Verna, Kim Uylenbroek, Leo Bill, Emil Hostina, Julian Bleach