Balığın Bildiği

XIII. YEDİ İKLİM PEDAGOJİ BULUŞMASI SONUÇ BİLDİRGESİ

XIII. YEDİ İKLİM PEDAGOJİ BULUŞMASI

SONUÇ BİLDİRGESİ

24-25 Kasım 2023 – İzmir

Giriş: Yedi İklim Adil Eğitim Kooperatifi ve Arkadaş Okul tarafından organize edilen pedagoji buluşmalarının 8.si, Gazze’de okulların, hastanelerin bombalandıği bir dönemde gerçekleşti. Buluşma, dünyada öğrenme ile bilgi paradigmalarının birbirinden iyice ayrıldığı, Türkiye’de ise alternatif eğitim yaklaşımlarının büyük oranda piyasalaştığı, Arkadaş Okul’un ise kendi pedagojsini derinleştirmek üzere yola çıktığı “yeniden kuruluş” sürecinin önemli bir evresine denk geldi. Buluşmada Arkadaş Okul ekibinin yanısıra okulun pedagojik konsültasyon grubu ile yaratıcı istişareler yürüttüğümüz ve buluşmaya çok değerli katkılar sunan dostlarımız katıldı. Buluşmaya katılan tutkulu Arkadaş Okul ekibine, oturumları katılımcı ve yaratıcı şekilde yöneten Eda Pınar ile Mehmet Ateş’e, Arkadaş Okul danışmanı Birkan Mengütay’a, model geliştirme ekibimizden Filiz İçli’ye, konsültasyon grubumuzdan Nuri Barış İnce ve Sait Akçal’a, müzisyen Serdar Türkmen’e, buluşmamıza halklar arası katkı sunan arkadaşlarımız Romana Mielusel ile Mazen Atwi’ye, tüm öğrenme yoldaşlarımızın hayalci bilgeliklerine şükranla.

Öğrenmenin Politiği&Öğrenmenin Psikolojisi

Toplumcu politika üretenler özellikle modern eğitim tarihine dair, “okul”, “öğretim”, genel olarak “eğitmek” gibi temel sistem kavramlarına ve bu kavramların ardındaki anlayışa yönelik güçlü eleştiriler geliştirdiği halde, “öğrenme” kavramı eleştirel süzgeçe yeteri kadar maruz kalmamış, öğrenme daha ziyade evrimsel psikoloji ile gelişim biyolojisinin çerçevelediği bir alanda tartışılmıştır. Öğrenme psikolojisi ile çevre arasındaki ilişkide ise daha ziyade “verili çevre” ile meşgul olunmuştur. Eleştirel akıl eğitim kavramına iktidarla ilişkisi nedeniyle şüpheyel bakabilmişse de öğrenme kavramı genel olarak ilk bakıda pozitif çağrışımla tınlamaktadır.

VIII.buluşmamız, öğrenmenin insanın türcülüğündeki yerini, öğrenen çocuk/insan üstündeki manipülasyonu, öğrenmenin sınıfsallığını, öğrenmede yetişkin yetkesini, öğrenen çocuğun dezavantajlarını (!) ve öğrenme-ihtiyaç ilişkilerini sorgulamış, demokratik bir öğrenmenin nasıl gerçekleşebileceğini tartışmaya açmıştır.

Edimsel olmayan tüm öğrenme biçimlerinde öğrenen çocuğu çerçeveleyen bir ilişkiselliğin kaçınılmaz olduğu söylenebilir. Bu durumda, bu ilişkilerin analiz edilmesi ve öğrenilen “şey”in çocuğun lehine dahi görünse ilgi-ihtiyaç ve yetişkin karşısında çocuğun güçlenmesi bağlamında düşünmek gerekir. Tahakkümün öğrenilen bir şey olduğu, diğerinin aleyhine olan şeyi öğrenip kendine mal edildiğinde tahakkümün gerçekleştiği düşünüldüğünde, öğrenmenin politiği üzerine akıl yürütüp eylem oluşturmak önem kazanmaktadır.

Demokratik bir öğrenmeden bahsedebilmek için insan dışındaki canlıların insan karşısında, çocuğunöğretmen karşısında, öğretmenin ekonomik ve sistemsel baskı karşısındaki dezavantajlarını azaltmak üzere anlayış-yöntem ve araçlar geliştirilmelidir. İnsanın, okul sistemindeki diğer canlılar lehine, öğretmenin çocuk lehine geri çekilmesi, demokratik pedagoji araçlarının geliştirildiği somut bir konu olarak çalışılmalıdır.

 

 

Keşif ve merakın yönlendirilmiş olup olmadığı daha çok tartışılmalı, öğrenmenin kendisi kutsanmamalı, bilimsel arzunun ve yönlendirilmiş merakın insanın türcü istilası ile ilişkisine eleştirel bakılmalı, özellikle çocuğun öğrenmesinde öz ihtiyaç ve özilginin ne olduğu anlaşılmalıdır.

Yedi İklim Modeli, “yerelliğin” çocuk, öğretmen, eko-sistem üzerinden okunmasını önermektedir. Yakın olanla bağlantının ve yakından uzağa anlama çabası öğrenme arzusunu demokratikleştirmekte ilk adım olarak düşünülmelidir. Yönlendirilmiş merak ve öğrenme arzusunun arkasındaki hegamonik dinamiklere karşı alınabilecek en etkili tedbir, yerelliğe dair çok yönlü okur yazarlık becerilerinin arttırılması ve öğrenme süreçlerinin yerel ve ilgili-ihtiyaçla ilişkilendirilmesidir.

Waldorf pedagojisinin öğrenme sorununda hayatın akışına vurgu yapması, okulu hayatın hem aynası hem devamı olarak ele alınması önemlidir. Okulun yaşama içkin olarak tasarlanma çabası demoktarik bir öğrenmenin araçlarını oluşturabilme konusunda motive edicidir. 8. Buluşmamız bu anlamda Waldorf pedagojisindeki demokratik muhtevanın altını çizmiştir.

Öğrendiğimiz şeyler ile isteğimiz olmadan öğrendiğimiz şeyler arasındaki oran öğrenmek istememe özgürlüğünü gündeme getirmektedir. Çocukların yetişkinler karşısındaki dezavantaları düşünüldüğünde öğrenmek istememe özgürlüğü demokratik pedagojide kışkırtıcı bir başlıktır. Burada bir yandan, maruziyet ve manipülasyon açığa çıkarılırken, diğer yandan çocuğun kendine yaslanarak, öğretmen ile çocuğun birlikte ve nihayetinde öğretmen, çocuk ve aile bireylerinin birlikte özgürleşmelerine destek olacak öğrenme yaşantılarının desteklenmesi gerekir.

Alternatif Eğitim Yaklaşımları Öğrenmenin Özgürleşmesini destekliyor mu ?

Türkiye’de alternatif eğitimin temel sorunu, alternatif okullardan belli bir sınıfsal katmanın yararlanabiliyor oluşudur. Bu esas olarak bir adalet sorunu olmakla birlikte, aynı zamanda kültürel, toplumsal çeşitliliğin sağlanamaması itibarıyla da zayıf, sosyolojik bağışıklığı düşük bir öğrenme topluluğu anlamına gelmektedir. Bu çemberi kırmaya çalışan, olanaklarını kamusallaştırmak isteyen ve toplumsal çeşitliliği önemseyen okullar ise sürdürülebilirlik krizi içindedir.

Bununla birlikte alternatif eğitimin piyasalaşması, yine gerici ideolojik eğitim kurumlarının da aslında “alternatif” olması, bu kavramların tanımı konusunda bulanıklığın olması hayal ettiğimiz okulu tarif etmek konusunda yeni kavramları düşünmeye yönlendirmektedir.

Eleştirel akılla kurulan okullarda biriken önemli bilgi, beceri ve yetkinliğin halk çocuklarıyla buluşması, özellikle dezavantajlı grupları güçlendirecek formasyonlara yöneltilmesi için aile, mahalle, öğretmen destek modülleri oluşturulmalıdır.

VIII. buluşmada eleştirel okulların ayakta kalabilmesi ve bu okullarda biriken birikimin bu okullara ulaşamayan çocuklara nasıl ulaştırılabileceği ile ilgili bir atölye çalışması da gerçekleştirilmiştir. Atölye çalışmasından aşağıdaki notları paylaşmak isteriz:

  • Eleştirel/başka/toplumcu okulların uygulama alanı olarak okulların ayakta kalması önemlidir. Bu okullar, alternatif öğrenme çalışmalarının yapıldığı çeşitli bağlamları da içine alacak şekilde, verili koşullarda bilgi ve deneyim biriktirmek için halen en önemli uygulama alanlarındır. Bunun en önemli sebebi, bir hayatın hemen tüm yönleriyle yaşanabileceği örgün deneyim fırsatları sunmasıdır.
  • Piyasa-patron okullarının dışında kalan çok az sayıdaki özel okul desteklenmeli, deneyimlerinin kamusallaştırılabilmesi için araç ve platformlar düşünülmelidir.
  • Eleştirel okullardaki zengin pedagojik olanaklardan halk çocuklarının yararlanabilmesi için her türlü finansal olanaklar araştırılmalıdır.
  • Bunun için bu okulların pedagojilerini güçlendirmelerinin yanısıra kaynak geliştirme birimlerinin olması gerekmektedir.
  • Alternatif okullardaki pedagojik birikimin fırsat eşitsizliğinin dezavantajlı tarafında yer alan devlet okullarının yasal olarak nasıl desteklenebileceği tartışılmalıdır.
  • Yerel yönetim okulları ile işbirliği geliştirip, pilot çalışmalar planlanmalıdır
  • Demokratik kurumların mahallelerde, afet bölgelerinde, dezavantajlı topluluklarda yaptıkları  kıymetli çabalar alternatif okulların okul dışı modül geliştirmeleri için harekete geçirici karakterdedir. Bu çalışmaların ihtiyaç duyduğu görülen psiko-pedagojik çerçeveyi oluşturmak eleştirel/başka/alternatif okulların sorumluluğu olarak telakki edilmelidir.
  • Alternatif pedagoji birikiminin fiili olarak halk çocuklarını, tutkulu/ etik öğretmenleri ve aileleri fiili olarak destekeleyebilecek, farklı koşullara adapte edilebilir modüllerinin oluşturulması gerekecektir. 8. Buluşma, bu konuda gerekli akademik-organizasyonel hazırlıkları yapmak üzere inisiyatif almakla birlikte,  ilgili paydaşlarla buluşmanın önemine vurgu yapmıştır

Okul İlişkileri Nasıl Demokratikleştirilebilir?

Buluşmanın 2. ve 3. oturumlarında Waldorf pedagogları Filiz İçli ve Sait Akçal ile eleştirel pedagoji üzerine uygulamalı çalışmalar gerçekleştiren Nuri Barış İnce tarafından okul/sınıf/öğrenme ortamlarının demokratikleşmesi konusundaki uygulama deneyimlerini paylaşılmıştır.

Paylaşımların ardından tartışma bölümüne geçilmiş ve aşağıdaki çıktılar öne çıkmıştır:

  • Yetişkinlikten gelen avantajlarını kullanma ve hegamonik eğilimleri olan ile çocuk arasındaki ilişkide demokratik bir denge oluşturabilmek için çocukların kendi öğrenme sorumluluklarını almaları desteklenmelidir. Çocuğun günlük akışta ve öğrenme deneyimlerinde öğretmenle birlikte sorumluluk alması aynı zamanda öğretmeni de öğreten kişi olmanın yükünden kurtarıp okul ortamında kolektif bir aidiyet gerçekleşebilmesini sağlamaktadır.
  • Edimsel öğrenmeler, çocuğun kendisiyle, ekolojik öğelerle bağlantı kurmasını sağlar; bu yüzden demokratik öğrenme süreçlerinin bir ön koşulu olarak kabul edilmelidir. Öğretmen çocuğun kendi deneyimine yaslanabilmesi için geri çekilmeyi başarabilmeli, kendi merakı ve edimi ile çocuk merakı ve edimini biraraya getirmeye çalışmalıdır.

 

  • Okul yönetiminde fiilen yetkili bir müdürün olması demokratik görünmemektedir. Demokratik yönetişim beceri ve deneyimi gelişmemiş okullarda koordinasyon grupları oluşturulabilirse de, esas olarak “öğretmen masası”, “ekip çemberi” gibi organların yönetişimde başarılı olması için çalışılmalı, bu konudaki deneyimler yeniden gözden geçirilmelidir.
  • Oyun çocukluğun temel hakkıdır. Demokratik bir okul tasarımı için yalnızca erken çocuklukta değil, ikinci çocukluk dönemi için de oyun temelinde bir program yürütülmelidir.
  • Okul bambaşka bir yer değil, evin, sokağın, kentin bir parçasıdır; devamıdır. Bu yüzden okuldaki öğrenme tasarımı çocuğun özneliğini güçlendirmeyi hedeflemelidir.
  • Bir öğrenme yaşantısının demokratik olması ilişkilerin, kaynakların, bağlantıların çoğulluğu ile mümkün olabilir. Çocukların, öğretmenlerin, mekanların çeşitlenmesi, öğrenme sürecindeki tüm özneleri güçlendirir, bağlantılar azaldıkça çocuk, öğretmen ve öğrenme kaynakları nesneleşir.
  • Yarışma kültürü ve gösteri toplumu üzerine daha çok düşünmeli, dayanışmacı, imececi ve herkesin birlikte güçlendiği pedagojik formasyonlar, araçlar, oyunlar, müfredat içerikleri daha çok çalışılmalıdır.
  • Sınıf öğretmeni Nuri Barış İnce’nin sınıfta eleştirellik üzerine sunumunu yaptığı 6 haftalık çalışma, 8.buluşmamızda önemli bir referans olarak kaydedilmiştir. Çalışma, MEB temel müfredatı ve yine MEB envanterindeki çocuk edebiyatı üzerinden sınıfta eleştirellik uygulamalarını, Freire’nin temel kavram ve tezlerinin sahada çalışılmasını içermektedir. Nuri Barış’ın çalışması, özenli bir yaklaşımla, mevcut müktesebat ve devlet okullarının koşullarında güçlü ve yaratıcı eleştirel okur-yazarlık uygulamalarının gerçekleştirilebileceğini göstermiştir.

Başka Türlü Okuma Yazma Mümkün mü ?

  • Çocuğun psiko-kültürel gelişiminde çelişki içinde olduğu yetişkin iktidarı okuma yazma becerisinin çerçevelediği bilgi yetkesiyle karakterizedir. Bu anlamda çocuğun okuma yazma öğrenmesi çocuk-toplum ilişkisinde çocuk lehine nitel bir değişimi içermektedir. Bu değişimin psiko-politiği en az okuma yazma çalışmalarının teknik zemini kadar önemlidir.
  • Buluşmamız, ikinci çocukluk çağının başlangıcında, çocuk-öğretmen-aile üçgenindeki en gerilimli konu olan imge öğretimini (okuma yazma/matematik) kültürel manipülasyon, özgürleşme, çocuğun çıkarı ve çocuk-toplum ilişkisi açısından tartışmaya açmıştır. Tartışmada, oyunun imgesel çalışmalarda gözardı edilen önemine vurgu yapılmıştır. Bireysel öğrenme eşiklerini baskılayan normatif taleplere, öğrenmede yavaşlık ve hız ölçütlerine eleştirel yaklaşılmıştır.
  • Son oturumda, okuma yazma ve imgesel matemati çalışmalarının yapılandırılmış kurguya alternatif olarak, bütünüyle edimsel öğrenmeye dayalı olarak çalışılma olanakları tartışılmış, bu konu hakkında derinleşme önerilmiştir..

Sonuç Yerine

Yedi İklim Pedagoji buluşmalarının 8.si bir kez daha hayal gücünü darda bırakmayan, ilginin bilgiyi yeşerttiği öğrenme ortamları için çabalayanlara ithaf edilmiş, buluşmada oluşan birikimin Freire’nin conscientization kavramına atıfla, farkındalık, eleştirel akıl, kendi gerçekliğimiz ve eylem (praksis) için yeni yolların aranması adına güçlendirici olması umut edilmiştir.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir