Neyin müzik olarak adlandırılabileceği, hem tarihsel, hem de güncel anlamda hareketli bir tartışma konusu. Ne var ki, yüzyıllardır süregiden entelektüel tartışmalar sonucunda bugün, müziğin, insanların “müzik olarak anladıkları şey” olduğu konusunda güçlü bir kanaat oluşmuş durumda.
Müziğin nerede başladığı ve nerede bittiği, ya da normları kuşkusuz müzikolojinin sorunsalı, fakat bizim için önemli olan şu:
İnsanların müzik olarak anladıkları şey, insanların kendi duygusal (dahası sezgisel) tasarrufları ise, bir bebeğin anne karnında iken duyduğu “ev halkının ayak sesleri” onun duyduğu ilk müzik eseridir. Ritmik tabak çanak şangırtıları ve hatta bulaşık makinesinin rotatif sesleri de bebeğin müzik dünyasının ilk göz ağrılarıdır.
Müziğin erken çocukluk çağındaki önemi üzerine çok sayıda fikir, yaklaşım ve araştırma var. Müziğin hem bilişsel hem psiko-sosyal gelişime yönelik olan eşsiz katkısını yok sayan hemen hemen hiç bir bilim çevresi kalmadı. Erken çocukluk döneminde çocuğu olan ilgili bir ebeveynin bu konuda muhakkak bir fikir sahibi olduğunu düşünüyorum.
Bunun yanısıra, “müzik/çocuk” dolayımındaki bilgiler günümüzde oldukça ulaşılabilir durumda. Yani, müziğin gelişim üzerindeki etkisi üzerine bilgilenmek isteyen bir anne-baba bu konuda çok sayıda ulaşılabilir kaynaktan yararlanabilir.
Bu yazıda daha çok “müzik dinleme kültürü” üzerinde durmak istiyorum. Zira “müzikle ilgilenmek” dendiğinde akla ilk gelen müziğin icra etemk oluyor. Dahası, müziğin icrasından da bir çalgıyı başarıyla çalabilmek anlaşılıyor. Oysa ki, müzikle insan arasındaki iletişim, iyi bir dinleyici olmak ve müziği ve çalgıları hayatın bir parçası olarak kullanabilmekle başlamalıdır. Müziğin, özel bir alandan ziyade, gelişime dair bir kavram olarak tartışabilmek, ona “olağan bir güzellik” tanımlayacak, bizi ve çocukları müziğe yakınlaştıracaktır.
Bugüne kadar, erken çocukluk döneminde çocuğu olan ebeveynlerle yaptığım bir çok görüşmeye bakılırsa, ailelerin müzikle ilişkileri oldukça sınırlı olduğunu, müziğin, çoğu evde “yaşayan” bir olgu değil de, çoğunlukla televizyondaki klipler aracılığı ile gelişigüzel dinlenen bir şey olduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte, çoğu anne- babanın evde müzik dinlemediği halde, müziğin öneminin farkında olduklarını ve çocuklarını “müzik kursları”, “çalgı kursları” gibi dışsal etkinliklere yönlendirdiklerini de gözlemliyorum.
Oysa, çocuğunuz ile müzik arasında sağlıklı bir ilişki geliştirmenin ilk ve en etkili adımı evde iyi birer müzik dinleyicisi olabilmektir. Müzik, yaşamın tüm etkinliklerini sarmalama ve etkinliğini arttırma gücüne sahiptir. O yüzden, belki de günlük aktiviteler sırasında müzik dinlemekten başlanılabilir.
Erken Çocukluk Dönemi Çocukları için Klasik Müzik
Klasik müziğin çocuklar üzerindeki olumlu etkisi üzerine çok sayıda bilimsel çalışma olduğu gibi, bir çok spekülatif bilgi de söz konusu. Bu bilgi kirliliği, çocukların, onlar için pek de uygun olmayan, armonik yapısı oldukça karmaşık olan eserlere maruz kalması ve sonrasında ise klasik eserlerden uzaklaşması ile sonuçlanabiliyor.
Neden klasik müzik ?
Peki neden çocuklar için blues, etnik ya da geleneksel müzik türleri değil de, klasik müzik dinlemek önemlidir? Bunun basit ve teknik bir yanıtı var: Klasik müzik çok seslidir. Klasik müziğin sahip olduğu armonik yapı, başka deyişle müzik içindeki melodikal akışkanlığı sağlayan “müzik matematiği”, çocukların -ve dahi insanların- beynini diğer müzik türlerinden daha farklı olarak uyarır ve zihni o matematiğin peşinden sürükler.
Klasik müziğin nota yazımındaki kompleks yapısı, klasik müziği -özellikle çocuklar için- yalnızca müzik olma niteliğinin dışına çıkarır.
Erken çocukluk dönemi için uygun olan klasik eserler hangileridir ?
Bunun için bir kaç ölçüt belirlenebilir. Öncelikle bir çok klasik eserin neredeyse yüksek matematikten referans alınarak yazıldığını ve oldukça karmaşık olduğunu unutmamak gerekir.
O yüzden çocukların dinleyebileceği eserler, müziksel anlamda çocukların takip edebileceği eserler olmalıdır. Bir başka ölçüt ise ritmik yapısının çok değişken olmaması gerektiğidir.
Bir çok klasik eser, birden çok bölüm şeklinde yazılır. Çocuğun bir eserin tüm bölümlerini birden dinlemesi zor olabilir. Aynı zamanda aynı eserin farklı bölümleri birbirinden çok farklı müziksel iklimlere sahip olabilir. O yüzden çocuğa eserin tamamını dinletmek yerine, eserlerin belli bölümlerini dinletmek daha uygundur. Örneğin Betthoven’ın “Ayışığı Sonatı”nın 1.Bölüm’ü ya da Tchaoivsky’nin Fındıkkıran Suiti’nin “Çiçekler Valsi” bölümü gibi.
Yurt dışı menşeyli olan fakat ülkemizde de dağıtımı olan bazı çalışmalarda “çocuklara klasik müziği sevdirme” iddiası ile klasik eserlerin armonik yapısını zayıflatarak,hatta “tek ses”e düşürerek” albümler hazırlandığına rastladım. Bu çaba son derece isabetsizdir. Öyle ki, klasik müziğin özelliği ve çocuğun yaratıcılığına seslenen gizemi çok sesliliğinde ve armonik yapısındadır. Çocukların takip edebilecekleri doğru eserleri seçmek yeterlidir.
Her toplumun folklorik müziğinde belli makamlar ve tartımlar bulunur. Ne var ki, aynı müziksel eşiklere maruz kalan insanların müzik belleklerinde kütlükler oluşabilir. Müziğin dinamiğinden, beynimizin çok farklı yerlerine dokunabilen olanaklarından mümkün olduğunca geniş şekilde yararlanmak önemlidir. Çocukların müzik beğenilerini deforme edebilecek elektronik ya da sert müzikler (hard metal vs.) bu çabanın dışında kalmalıdır. Farklı uluslara ait geleneksel şarkılar çocuktaki müzik dinamiğinin gelişmesi için kullanılabilir. Farklı çalgıların ve farklı dillerin melodi ile olan ilişkileri çocuğunuzun müzik ufkunu genişletir. Bambaşka çalgılarla ve alışık olmadığı bir dille söylenen bir şarkıyı dinleyen çocuk, müziğin evrensel bir iletişim aracı olduğuna ilişkin ilk referanslarına kurmaya başlar.
Günlük yaşamınıza müziği sokun
Çocuğunuzdaki müzik farkındalığına arttırmak için günlük aktivitelerinize müziğin eşlik etmesine izin verin. Bu öneriler işinize yarayabilir:
- Çocuğunuzun odasına basit bir ses sistemi kurun ve hazırladığınız bir listenin orada sürekli çalmasını sağlayın.
- Çocuğunuz uyuturken sakin ve dinlendirici müziklerden faydalanın. Yine çocuğunuzu uyandırırken fonda, dinamik ama rahatsız etmeyen bir müziğin eşlik etmesini sağlayın.
- Kendi kendine oynarken odada çeşitli müzikler açın.
- Yemek yerken, temizlik yaparken ayrı ayrı müzik listeleri hazırlayın.
- Bazen, koltuğa oturun ve müzik dinlemenin kendisini bir etkinlik haline getirin. Çocuğunuza koltuğa oturmanızın nedeninin müzik dinlemek olduğunu söyleyin.
- Çocuğunuzun müziğin şiddetini arttırmasına izin verin. (Sesin iki ayrı butondan ayrıldığı sistemlerde biri makul bir seviyeye sabitlenip, diğeri çocuğun inisiyatifine bırakılabilir.)
- Kendi çocukluğunuzda söylenen şarkıları ve çocukken en çok sevdiğinizi şarkıları çocuğunuza öğretin.
- Çocuğunuzun tanıdık ezgiler üzerine yeni sözler ekleyerek kendi şarkılarını yapmasına yardımcı olun.
- Benzer ezgilerin son dizelerini boş bırakarak söyleyin ve çocuğunuzun şarkıların sonunu tamamlamasına izin verin.
- Duyduğunuz müzikler üzerine çocuğunuzla sohbet edin. Şarkıların yüksek sesli mi, yoksa hafif sesli olduğunu, hızlı mı, yoksa yavaş ritimli mi olduğu konusunda konuşun.
- Otomobille yolculuk yaparken şarkı söyleyin.
- Dinlediğiniz şarkıların ne anlattığını çocuğunuzla birlikte kağıda yansıtın ve şarkılar hakkında resim yapın.
- Çocuğunuzla birlikte el yapımı basit vurmalı çalgılar ve marakaslar yapın.
- Evinizde çalgı bulundurun ve çocuğunuzun çalgı ile vakit geçirebileceği bir alan oluşturun.
- Aile orkestrası kurun. Yakın akrabalarınız ya da aile dostlarınızla biraraya gelip, sepet, tencere gibi aletlerle müzik yapın.
Umarım bu yazı, ailelerin müzik dinleme alışkanlıklarına ilişkin farkındalık oluşmasına ve çocuklarımızın nitelikli müzikle geçirdikleri zamanın artmasına yardımcı olur.
Psk. Onur Gülbudak