Balığın Bildiği

Montessori Vakfı’na Yanıt

 

Değerli Montessori Vakfı Yetkilisi,

Okulumuzun eğitsel etkinliklerine bundan sonra vakfınız bünyesinde devam etmesi yönündeki teklifinizi değerlendirdik; gerek teklifiniz, gerekse okulumuza yönelik övgüleriniz için ayrı ayrı teşekkür ederiz.

Bununla birlikte, tanıtım metninizin bizlerde saygınlık, entelektüelite ve güvenilirlikle ilgili endişe uyandırdığını belirtmek isteriz.

 “…dünyanın en tanınmış ve en kaliteli anaokulu öğretim modeli olan Montessori Eğitim Sistemi’ni zaten biliyor olduğumuz” için bu sistemden bahsetmek istemediğiniz cümle ile başlayalım.

Değerli yetkili, Türkçe’de, sosyal bilimlerde, bir değişkeni olumlamak amacıyla “kaliteli” ifadesi pek kullanılmaz, bu ifade daha çok ticaret ve meta kavramlarına referans verdiğinden eğitim alanında kullanıldığında saygınlık şüphesine neden olur. “Qualification” ifadesinin doğrudan tercümesi Türkçe’de nezaket sorunu yaratır. O yüzden eğitim alanında kalite yerine “nitelik” ifadesine referans vermek daha doğru olacaktır.

Bununla birlikte, “anaokulu” ifadesi de, gerek dilbilimsel açıdan, gerekse, ifade etmek istediği şeyin koordinatlarını tutturamaması nedeniyle sorunludur. Anaokulu adıyla bahsettiğiniz kurum “anaların devam ettiği bir okul” olmadığından aslında uzun süredir “okul öncesi eğitim kurumu” ifadesi tercih ediliyor. Fakat, bir yandan tanımladığımız kurumu okul olarak tarif ederken, diğer yandan “okul öncesi” nitelikte olduğunu iddia ettiğinizde de çelişki yaşarsınız. O yüzden bu tür kurumlar için en doğru ifade “erken çocukluk eğitim kurumu” ya da “erken çocukluk öğrenme merkezi”dir. Biz “eğitim” paradigmasına da erken çocuklukta eleştirel yaklaştığımızdan ve erken çocukluk yaşamı bir bütün olarak “öğrenmeye” denk düştüğünden “öğrenme merkezi” ifadesini tercih ediyoruz. Ama sizin kullandığınız “anaokulu” ifadesi, tüm bu seçenekler içinde en konvansiyonel ve en hatalı olanı. “Dünyanın en kaliteli sisteminin” kendisini ifade ettiği ismin ne anlattığını düşünmemiş olmasını da talihsizlik olarak değerlendirme eğilimindeyiz.

Hemen devamındaki “Montessori eğitim sistemi ile yetişen çocuklar dünyayı yönetiyor…” argümanınız ise herhangi bir sosyal bilimci tarafından ciddiye alınabilecek bir iddia değil. Evvela, dünyayı kişiler değil sistemler yönetiyor. Bu sistemlerin “eksenleri” içinde pozisyon alan kişilerin o noktalara nasıl geldikleri ise binlerce bağımlı ve bağımsız değişkenin girift ilişkilerine dayalı. Ama ekonomik ve sınıfsal nosyonun “dünyayı yöneten kişiler”le ilişkisi bugün, -söz gelimi- 8 yaşındaki bir çocuğun bile bilgi dağarcığındayken, Montessori eğitimi almış olmanın, “dünyayı yönetme konusunda” bir zemin hazırladığını iddia etmek için fevkalade kuvvetli bir cahil cesaretine ihtiyaç var.

Biz erken çocukluk eğitsel sürecini, birlikte çalıştığımız çocukların yetişkinlik hayatlarında kendini iyi

ifade edebilen, kendisinin ve içinde yaşadığı sosyalizasyonun sesini dinleyebilen, mutlu, eşitlikçi, özgürlükçü, dayanışmacı, içgörüsüne kıymet veren, sağlıklı benlik alanları geliştirmiş bireyler olmalarına destek olabilme gibi gerçekçi ve bilimsel bir proses olarak değerlendiriyoruz.

Diğer yandan, şayet, bu kötü dünyayı yönetenler, (!) ve dünyayı bu hale getirenler Montessori eğitiminden geçmişlerse de, bunda Montessori’nin bir günahı olduğunu düşünmüyoruz. Dahası, biz,  “başka bir dünya” için çaba sarfedenlere erken çocukluk döneminden bir referans olmayı amaçlıyoruz.

Tüm bunlar bir yana, erken çocukluk pedagojik sürecini, çocukların “yetişkin hayatlarında ne olacakları, dünyayı yönetip yönetmeyecekleri” endişesi ile değil,  şimdi, hemen burada, yani “çocuk” olarak mutlu, özgür, kendileri” olmaları motivasyonu ile ele alıyoruz. Biz çocuklarla ilgiliyiz. Kimin dünyayı yönetip (!), kimin inzivaya çekileceği, kimin yazar olup, kimin işsizliği tercih edeceği bizim –ve dahi- sizlerin tahmin edemeyeceği çok sayıda değişkene bağlıdır. Bizim çevresinde durmadan tur attığımız çember çocukların “çocuk halleri” ile gülümseyebilmeleridir.

Neredeyse her cümlesinde bir pot kıran tanıtım dosyanızın ikinci bölümündeki karmaşık ticari döküman ise bizim için, “dünyanın en saygın, en  kaliteli” eğitim sisteminin geldiği trajik ve üzgünüz ki hiç de saygın olmayan meta derekesini açıkça ifşa etmekten başka bir anlam ifade etmiyor.

“Artık yerel bir marka olarak kalmak gerçekten daha az öğrenciyi daha az bedelle kayıt etmek anlamına gelmektedir.” Bu cümlede öğrenci yerine “kebap”, kayıt etmek yerine de “satmak” ifadelerinin hiç de zorlanmadan konabilmesi eğitime yaklaşımınızdaki trajikliği gözler önüne seriyor.  “Montessori Vakfı Anaokulu” isim hakkına sahip olmak için bir sefere mahsusluk bilmem kaç liralık, yıllık bilmem kaç liralık bedeli olduğu ile ilgili detaylar, krediler, geri ödemeler gibi bir dizi sevimsiz finansal konular zaten, ipin ucu koptuğundan, bu cümleden sonra su gibi akabiliyor. Metninizin alımlayıcısı (okur) ne yazık ki eğitim ilgili bir metin okuduğu hissinden sık sık uzaklaşıyor.

Değerli yetkili,

Biz böyle bir metne maruz kalmaktan dahi huzursuz olduk. Marka, piyasa, tekelleşme gibi referanslarla saygın bir “eğitim kurumu” olmak bize göre mümkün değil. Keşke bu dosyayı bizimle paylaşmadan önce “alternatif ve saygın bir okul” olma konusundaki çabalarımızı, bu konudaki temel dökümanlarımızı okusaydınız.

Değerli Yetkili,

Montessori yaklaşımı kıymet verdiğimiz, güçlü yanları olduğuna inandığımız, tartışmak istediğimiz, eleştirel pedagojinin ayaklarını bastığı önemli zeminlerden biri. Haliyle “Neden Montessori eğitimi ?” sorusunun ikna edici yanıtları olduğuna inanıyoruz. Fakat “Neden salt/monolitik Montessori eğitimi?” sorusuna rasyonel yanıt bulmakta güçlük çekiyoruz. Ne var ki, ve ne yazık ki, en azından bize gönderdiğiniz dosya bu soruları tartışacak, sorularımıza yanıt bulabilecek bir düzeyle muhatap olduğumuz konusunda ikna edici değil.

Belki bu dosyalar, alan dışından ticari motivasyonu yüksek anaokulu (!) kurucularına yönelik hazırlanmış olabilir. Ne var ki Yedi İklim Erken Çocukluk Öğrenme Merkezi kurucularının pedagoji zemininden geldiklerini bildirir ve bu dosyayı bir müzakere/istişare dokümanı olarak göremediğimizi üzülerek arz ederiz.

Saygılarımızla.

Yedi İklim Erken Çocukluk Öğrenme Merkezi Okul Meclisi

Eylül 2014

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir