Ailelerin Okulun “Yeni” Haline Dair Fısıltıları
Sarılmalı, koyun koyuna uyumalı okul günlerinden önce tamamen koptuk sonra yaşam bizi “yeni bir okulu” anlamaya davet etti. Pandemi bir masal, dezenfeksiyon cihazı bir oyuncak değildi, mesafe ayarı yapan bir süper kahraman da yoktu elbet. Birlikte anlayıp, birlikte uyumlaşıp, birlikte değiştirdik. Oyununu, masalını beraber kurduk, beraber ciddiye alıp, ciddiye aldığımız şeyden yine beraber keyif aldık.
Bu röportaj serisi, aileler, çocuklar ve öğretmen/eşlikçilerle yapılan görüşmeler olmak üzere üç bölümden oluşuyor…. Keyifli okumalar.
Yedi İklim: Pandemi sonrası okul “yeni” bir formatta açıldı. Çocuğun açısından Yedi iklim’in bu yeni yüzüne dair gözlemlerin neler?
Yaprak Özgür: Bence gayet olumluydu. Evde kalmak onu çok zorladı. Buraya gelmek maskeli de olsa, yeni kurallar da olsa ona iyi geldi. Ben bunu hissediyorum. Epeyce bir yatıştığını, daha sakinleştiğini, evde, ilişkimizde hissediyorum. Maske ile ilgili onu zorladığına dair bir geri bildirim vermedi. Tabi ki yaz dönemi ile çocukların açısından okul daha farklı. Ama onu sanki öyle kodladı. Bence karakteri gereği onun için birkaç kişi yeterli, çok kalabalık olmasına, bütün arkadaşlarını görüyor olmaya ihtiyaç duymuyor.
Hemen adapte oldu. Bu iki kedi kuralı (iki çocuk arasında iki kedi sığabilecek kadar mesafe olması kuralı-y.n) onun çok hoşuna gitti. Dışarda herkese anlattı; bütün gittiği başka yerlerde de… “İki kedi mesafe bırakmamız lazım. Bir Işık bir Bambino” diye. Onu çok çabuk içselleştirdi. Değişikliklerle ilgili çok bir şey yansıtmadı bize. Son dönemde şunu söylemişti: “Camın kenarında maskemizi çıkarıyoruz”. (Maske çıkarmaya ihtiyaç duyulduğunda, belirlenen yerlerde maskesiz molalar verme uygulamasından bahsediliyor – y.n) Evden bir şey getiremediğinin farkında. (bu süreçte evden okula eşya/nesne kabul edilmiyor – y.n)Bir kitabını başka bir şeyini göstermek istediğinde “okula götüremiyorum, evet” diyor.
Duygusal olarak iyi geldi. Tekrar insanlarla birlikte olmak hissi iyi geldi bence. Kedilerin olması da ona iyi geldi. Başka bir canlıyla da iletişimde olmak, burada oyalanmak… Sürekli bahsediyor. Arkadaşlarıyla birlikte olmak da iyi geldi. İlk olduğu grupta yaşça küçük arkadaşlarının sayısı daha fazlaydı. Onlarla çok iyi idi. Bir arkadaşıyla bağlandılar. Bize yansıması en çok hırçınlığının azalması oldu. Zaten öğretmenlerle, yetişkinlerle ilişkisi hep iyi idi. Yemeklerden, müziklerden, dışarıda yaptığı dinlenmelerden (pasif dinlenmeler bu süreçte okul bahçesidne yapılıyor . y.n) bahsediyor. Ben çok hızlı bir şekilde son altı ayda değişim geçirdiğini görüyorum. Bilişsel konularda daha hızlı kavradığını, sabrının arttığını, daha uzun süre etkinlik yaptığını görüyorum. Dokuma çalışması ile uzun süre ilgilendi. Boyama yapmak ilgisini çekmiyor iken şimdi uzun süre çalışabiliyor. Kavramlarla ilişkisi daha iyi. Neden sonuç ilişkisini da derin koyuyor. Duygusal olarak yaşadığı değişimleri, arkadaşları ve öğretmenleri ile paylaşımları anlatıyor. Okula geliyor olması bizi çok olumlu etkiledi. Onun ihtiyaçlarını gideremediğimizin farkındaydık. Yeterince ilgi ve dikkati sunamadığımızın farkındaydık. Bütün gün dikkat almaya alışkındı. Pandemi süreci boyunca çok bölünmüş kaldı. Kendi yaşıtları ile birlikte olamamak ona iyi gelmedi. Çok fazla “adil değil, eşit değiliz” söylemi vardı. Üçümüzün arasında ne olursa olsun bir hiyerarşi oluyor. Buraya gelmek onu rahatlattı. Yeniden yaşıtlarıyla bir arada olmak, dünyayı daha adil deneyimlemek adına…
Yedi İklim: Okulun bu “yeni” hali size nasıl yansıyor?
Serap Erguvan Bektaş.: Okulla ilgi kaygılı gruptaydık. Ailece yani, özellikle ben. Okul ailelerinin bir grubu vardı, ben “Asla göndermem!” diye yazmıştım. Onlarla konuşmaya devam ediyoruz; “gayet güzel” dediler. Yani fiziksel mesafe var, çocuklar maskeleri takıyor. Çocuğumun bir isteksizlik durumu da vardı. Daha sonra ne oldu… Babasının seyahatleri, iş toplantıları var, sürekli geziyor. Zaten istediğimiz güvenli ortamda değildik. Ardından videoyu (okulun pandemiye yönelik düzenini anlatan video – y.n) gördük. Rahatladık. Çocuğumun okula gitmesinde bir sakınca görmedik. Çocuğuma sorduk. “Tamam” dedi. Bizim için çok enteresan bir şekilde çok iyi gelişti.
Burada ne olup bitiyor ben bilmiyorum ama çocuğum dışarıda maske kesinlikle takmak istemiyordu. “Sıkıldım, sıcak” diyordu. Ama okula geldiğinde “Maskelerimi ver”, “Terlediğimde, hapşırdığımda, yemekten sonra değiştiriyoruz”, “Kıyafetlerimi değiştirmeyi unutma”, “Yemek yerken çıkarıyoruz”, “Ellerimizi yıkıyoruz”, “Kol boyu yapıyoruz, birbirimize değmiyoruz”, “Üç tane maske ver mutlaka”… Okulda yaşadıklarını çok güzel aktardı. Açıkça söyleyeyim ‘bir kere bile aaa çocuğum okuldan bir şey kapar’ diye düşünmedim. Çok samimi söylüyorum. Çok kaygılıydım yani. Okula gönderenlere “Okul mu?”, “Saçmalamayın!”, “Siz ne yapıyorsunuz?” falandık biz. Çocuğum anlattıkça ve onu iyi gördükçe, maske taktıkça ve bir sorun olmadığını gördükçe rahatladım.
Okul algısında tam tersi bizim için çok pozitif oldu. (Gülüyor) Daha az çocuk ve fiziksel mesafe olması çocuğumda birkaç gün problem yaptı ama daha sonra hiçbir şey demedi. Tam tersi, “Gidicem”, “Şöyle şöyle yapıyoruz”, “Herkesin kendi oyuncakları var” (oyuncakların kişiselleştirilmesinden bahsediliyor – y.n), etkinliklere katılıyormuş onlardan bahsetti. Bize pozitif yansıdı. Okula göndermeden önceki ev süreciyle kıyasladığım zaman evde çok sıkılmıştı gerçekten. Zaten sosyal gelişiminde sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Çocuklarla oynuyordu ama gene de biraz tedirgindi. Biz o ilk birkaç günü atlattıktan sonra çocuğum da bende çok rahatladık. Çok enteresan daha önce okuldan bahsetmezdi. Şimdi geliyor “E..’nın sırtı soyuluyormuş”, “Ben bunu K.. ile yaptım”, “Bugün D..’de geldi” falan… Gayet güzel ya. Biz gayet mutluyuz bu süreçten. Evdeki halinden çok daha iyi ayrıca. En azından bir şeyler yaptığını biliyorum. Eve dolu geliyor. Kaygımdan hiçbir şey kalmadı geriye. Eylül’de ya da açıldığında ne olur bilmiyorum. Ben de Milli Eğitim bünyesinde bir öğretmenim. Bizde ne olacak bilmiyorum. Burası bana güvenilir geliyor. Keşke ben de burada olsam. (Gülüyor) Çünkü ne yapıldığını biliyorum. Gördüm, videoyu izledim. Çok güzeldi. Çocuklarda sanırım şikayet etmiyorlar. Gayet maskelerini takıp geliyorlar. Benim için çok güzel bir örnek oldu. İyi ki çocuğumu gönderdim. Ben de okuluma gittiğimde aynı şeyleri uygulayacağım.
Yedi İklim: Çocuğun okul sürecinde kendisini pandemiye karşı koruyan beceriler geliştirebildi mi?
Serap: Evet, dışardan biri geldiğinde kendisini öptürmez, dışarıdan bir şey aldığımızda onu hemen almaz. Dedesi, anneannesi bir şey verdiğinde “Temiz mi?” diye sorar. Market kalabalıksa “Girmiyoruz değil mi?”, “Uzak duruyoruz, değil mi?” yani bunları çok güzel öğrendi. Evde sıkıntı çıkarıyordu. Maskeyi kesinlikle istemiyordu. Şimdi maskesini gayet dışarıda takıyor. Bu süreçte çocuğum sosyalleşti de. Fiziksel mesafenin olması onun çok işine geldi. Uyku tulumunda dinlenmek hoşuna gitti. (Okulda uyku tulumunda ve açık havada dinlenme yapılıyor – y.n) Mesafe, bireysel materyal çocuğumun sosyal ilişkilerini daha güvenli düzenlemesini sağladı. Bir okul çıkışı arkadaşlarının atölyede devam eden gösterilerini izlemek için gelip benden izin istedi. Okulda daha uzun kalmak… Bunlar görmediğimiz hareketlerdi. Biz bu üç haftayı kendi içimizde değerlendirdiğimizde bir fark gördük. Sosyalleşmek konusunda sorun yaşamadık. Göndermeden önce “Fiziksel mesafe var, kendi içine çekilir kimse ile konuşmaz” diye düşünüyordum ama eve yansıması çok güzel. Okulda nasıl bilemiyorum ama eve yansıması olumlu. En azından arkadaşlarından bahsediyor olması, etkinliklerini hevesle getirip gösteriyor olması, öğretmenleri hakkında konuşması, “Ben bugün bu yemeği yedim, çok güzeldi bitirdim” demesi. Bizde iyi oldu. O’nun da hiçbir şeyi kalmadı. Gayet şu an pandemi sürecini yönetecek bir çocuk haline geldi.
Yedi İklim: Okulun pandemi öncesi hali ile pandemi sonrası “yeni” hali arasında ki farklılıklara yönelik gözlemlerin neler?
Murat Tolga Diken: En büyük fark maskeli olması, diğer konularda çok büyük bir fark yok. Sadece kurallar var ve bana göre itiraf etmek gerekirse çocuklarımız bize göre kurallara daha uygun davranıyor. İşim gereği Türkiye’nin birçok yerine giden biriyim. Maskeyi koluna takıp gezen bir milletiz. Ben çocuğumdan gördüğüm kadarıyla maskesini olabildiğince doğru şekilde kullanıyor. Bu da okulumuzun bu işi doğru yaptığını gösteriyor. Umarım bu süreç geçer ama bitmez ise en azından benim kızım nasıl yaşayacağını öğrenmiş oldu. Ben bundan dolayı mutluyum. Zaten evde olmaktan çok sıkılmıştı. Buraya gelmesi, arkadaşlarını ve öğretmenlerini görmesi onun için oldukça iyi bir şey. Eve geldiğinde mutlu geliyor hatta “okulda gene oynayayım, okuldan gelmeyeyim” söylemleri var. Bu da okulda mutlu olduğunu gösteriyor. Biz de bir şekilde rahatlamış olduk.
Yedi İklim: Evde olduğu dönem ile okulun açıldığı bu “yeni” dönemde çocuğunu nasıl gözlemliyorsun?
Murat: İnsanlar bir şekilde evin içine hapsoldular. Her ne kadar bir şeyler yapsak da, karşı komşusunun çocuğuyla oynasa da sonuçta hayat evde sürdü. Okul onun için özgürlük. Okul onun için yeni bilgi. Bunları eve yansıtıyor. Pozitif etkilendi. Çocuğumun mutlu olduğunu görünce bende mutlu oluyorum.
Yedi İklim: Çocuğunun “yeni” okul döneminde hoşuna gitmediğini söylediği şeyler var mı?
Murat: Her ne kadar maske takma alışkanlığı geliştirse de çocuğumun sıkıntısı maske. Arkadaşlarının sayısı az. Ara ara, keşke o (arkadaşım) da gelseydi, bu (arkadaşım) da olsaydıdiyor. Sayının pandemi öncesinde olduğu gibi yüksek olmasını istiyor. Ama şu hal de hiç yoktan iyidir.
Yedi İklim: “Yeni” okul çocuğunun beklentilerini karşıladı mı?
Murat: Çocuğum her geldiğinde yeni bir şey öğrenerek geri dönüyor. Bu da demektir ki önceden öğrendiklerini eklemeler yapıyor. Benim bilmediğim şeyler anlatıyor ve “acaba doğru mu?” diye Google dan teyit etme ihtiyacı hissediyorum. Bizim okulumuz burası. Her gün yeni şeyler çocuğuma kattığından eminim. Bundan hiç şüphem yok.
Yedi İklim: Çocuğun bu süreçte duygusal olarak nasıl?
Murat: Her zamanki gibi… Bir anda gülebilen, ağlayabilen, üzülebilen, mutlu olabilen, kızabilen bir çocuk. Bu süreçte okul önceki alışkanlıklarını değiştirmedi. Sadece ona artı ne kattı, mutlu oluyor. Evde kalmaktansa okula gelmek hatta koşarak, yürüyerek gelmek gibi bir hedefi var… Bunun onu mutlu ettiğini düşünüyorum.
Yedi İklim: Çocukların üzerinden Yedi İklim’in bu “yeni” hali size nasıl yansıyor?
Pınar Lafçı: Maske ile ilgili olumsuz bir geri dönüt almadım; “Okula maskesiz gitmemiz gerekiyor. Maskemiz düştüğünde ya da kirlendiğinde tekrar değiştiriyoruz. Yemek saatinde uyku saatinde tekrar değiştiriyoruz” gibi geri dönütler geldi. Bunu kendilerine ait bir sorumlulukmuş gibi yapıyorlar ve yapmaya devam ediyorlar. Bu normal beyaz maskeleri bile çok sahiplenmişlerdi. Arabaya bindiklerinde çıkardıkları maskeleri “Çöp var mı? Çöpü nereye atıcam?” gibi. Gerçekten güzel bir farkındalıkları var. Bu süreçte çok dışarı çıkmamamıza rağmen, evin yanında küçük bir ormancığımız var, orada maskeyi zorunlu kılmıyordum açıkçası. Ama buna rağmen okulda maskeli sürece kolay adapte oldular. Burada okulun büyük bir katkısı var. “Buranın kuralları bu, bu şekilde etkinlikler yapacağız. Nefes alma saatlerimiz var” gibi şeylerle onları desteklediğiniz ve onların yaşına yedirdiğiniz için çok kolay adapte oldular. Maske konusunda hiç sıkıntı yaşamadık diyebilirim.
Yedi İklim: Çocukların okula gelmeleri sizin hayatınızı nasıl değiştirdi?
Pınar: Okula gelmeleri bizim hayatımızı inanılmaz kolaylaştırıldı. Pandemi ilk olduğunda ilk bir ay çok iyi geçti. Bizde bir arada olmayı, çocuklarla bir arada olmayı çok özlemişiz. Etkinlikler yapıyoruz, ayrı ayrı odalarda vakit geçiriyoruz. İki çocuk olunca sonuçta… Sonra bir ayın sonunda çocuklar sıkıldılar. Hem artık anne-baba olmanın, bu kadar çok vakit geçirmenin ardından davranış değişiklikleri çok gözlemlemeye başladık. Karşılıklı ilişki seviyelerimiz düşmeye başladı. Onların agresyonları yükselmeye başladı. Dolayısıyla bir çatışma ortamı oluştu. Bunu kotarmaya çalışıyorsun ama nereye kadar. Sonra biz işe başladık. Onlar evde oluyor. İster istemez kaygıda taşıyorsun. Sonuçta işten geliyorum ve onları nasıl koruyacağımın endişesini yaşıyorum. Sonraki bir ayı bu şekilde atlatmaya çalıştık. Okulların açılmasını çok bekliyordum. Sonrasında okula başladılar. Gerçekten nefes aldığımı hissettim (Gülüyor)… Bu benim açımdan gerçekten çok önemliydi, kafam daha rahattı. Çünkü gerçekten insanda suçluluk duygusu oluşuyor. Telafi edemeyeceğin şeyler oluşmaya başlıyor. Mesela büyük kızım şöyle bir geri dönüt vermişti bana çok üzülmüştüm. “Evde kaldığımız bu dönem nasıl geçti sence?” diye bir konuşma yapmıştık arkadaşlarla çocukların yanında. Tabi ki herkesin sıkıntıları vardı. Kızım “Hiç güzel değildi. Kardeşimle tartıştık, annemle tartıştık” falan gibi şeyler söylemeye başladı. Evet, tartıştık ama hepsinde bir uzlaşıda buluşmaya çalışmıştık. Bunu hatırlamamıştı. Çok canım yanmıştı, üzülmüştüm. Ondan sonra bir tık daha dikkat etmeye çalıştım. Sonrasında okul ile beraber ilişkimizi daha da düzenlendi. Yaşıtlarıyla olmak arkadaşlarıyla olmak onları dengede tuttu. Akşam eve geldikten sonra bütün gün evde olmadıkları için odalarına çekilmeye başladılar. Biz daha da rahatladık. Kendimize, evin günlük işlerine vakit ayırmaya başladık.
Yedi İklim: Yedi İklim’in “yeni” halinin çocuğuna ve eve yansımaları nelerdir?
Hasan Güley: Çocuklardan büyüklerden daha çok adapte oldu. Özellikle “okulda gün boyu takınca bir problem olur mu?” kaygısı taşıyordum. Çok çabuk adapte oldu. Bazen biz takmadığımızda o bizi uyarıyor, özellikle dışarıda dolaşırken “maskeni takmadın”, “masken açıldı” diye uyarıyor. Dışarıda maskesiz dolaşanları gördüğünde “Bak baba bunlar virüsten çekinmiyorlar, virüsün onlara zarar vermeyeceğini düşünüyorlar. Virüs herkese zarar verebilir” sözlerini duyuyorum. Maskesiz hiçbir yerde dolaşmama, arabanın içinde maske takmak… Bunlar okuldan önce bizimde söylediğimiz şeylerdi. Okulla beraber daha çok ondan duymaya başladık. Bu açıdan çok iyi oldu. Hijyen konusunda mesela eve gittiğimizde bedeninin açık yerlerini yıkaması bize de yıkatması, dışardan gelen misafirlerin bu sorumluluğu yerine getirerek eve girmesi şeklinde talepleri oluyor.
Yedi İklim: Bu sürecin çocuğunu güçlendirdiğini düşünüyor musun?
Hasan: Çocuklar sosyaldir. İlişkileri de yoğun yaşarlar. Birden bire eve kapattık ve çok zorlandı. Annesinin bu süreçte emeği daha yoğundu. Ben işe gitmeye devam ettim. Annesi ile daha yoğun vakit geçirmek, benimle sadece akşamları bir arada olmak onu da zorladı. Bu süreçte ebeveynler olarak yıprandık. Diyaloglarımız değişti. Zorunlu diyaloglar gelişmeye başladı. Ben atölyeden küçük ahşap parçaları getirip çocuğumun oyunlarını zenginleştirmeye çalıştım. Bu tahtalarla birçok icat yaptı. Yaratıcılığı gelişti. Yapabileceği birçok şeyin olduğunu gördü. İlk zamanlarda bizden yardım beklerken ilerleyen zamanda bir heykel yapar gibi, bir tuvale resim yapar gibi titizlikle çalışmaya başladı. Her gün tasarımlarına yeni şeyler ekledi. Bir tüy, atık bir malzeme gibi. Bunlar çocuğun dünyasını geliştirdi. Bunlar okulun yansımalarıydı. Evde kaldığı süreçte okulda geliştirdiği becerilerinin onun evdeki sürecini kolaylaştırdığını düşünüyoruz… Kısa süre önce memleketten döndük. Okula geleceğini bildiğinden bana şunu söyledi “ Baba sana üzülüyorum”. “Neden?” diye sorduğumda “Ben bir sürü arkadaşımla oynayacağım, güzel vakit geçireceğim sen atölyede yalnız kalacaksın” dedi.
Yedi İklim: “Yeni” okul Maya ve seni nasıl etkiledi?
Elvan Patino: Maya ile ilgili olumsuz tarafı hep maske takmaktan şikâyet ediyor olması. Üç ay evde kaldıktan sonra özellikle o süreçte bütün arkadaşlarını ve öğretmenlerini özledikten sonra okula gelmekten çok mutlu. Yeni süreç bizde, evde çok ekstrem bir şey yaratmadı. Onun hayatının olağan gitmesi için elimden geleni yapmaya çalıştım. Dünya değişti, hayat değişti. Okulun özellikle bu süreçte belki de bütün geleceğimiz maskeler ve mesafeler olabileceği göz önüne alınınca bana, eve yansıyan desteği için çok memnunum. Maya’nın bu sürece toplu bir şekilde başkalarıyla giriyor olması beni mutlu ediyor. Çocukların adaptasyonu yüksek. Okuldaki değişiklikler konusunda herhangi olumsuz bir şey görmüyorum. Sadece altı yaş çocuğunun ilk kez yapmak zorunda olduğu bir şey… Oda maske takmak. Onun dışında bir şikayeti yok. Özellikle normalden farklı olarak pandemi sürecinden sonra okula geliyor olması, daha az çocukla vakit geçiriyor olması bence okulda daha kaliteli zaman geçirmesine sebep oldu. Okulda geçirdiği vakitle ilgili akşam eve döndüğünde daha fazla hikaye dinliyorum. Benim dışımda birileriyle vakit geçiriyor olması, gönül rahatlığıyla gönderiyor olmak benim içinde bir avantaj.
Yedi İklim: Yedi İklim’de maskeli okulu nasıl gözlemliyorsun? Çocuğun açısından süreç nasıl ilerliyor?
Aslı Güçlükan İlhan: Aslında benim bazı çekincelerim vardı. Özellikle maske kullanımı sırasında. Rüzgar’ı çok etkileyeceğini düşünüyordum. Genelde annelerin korktuğu şeyler başına gelir ya… (Gülüyor) Öyle bir şey olmadı. Çok rahatladım. Pürüzsüz bir şekilde normalleştirdi maske kullanımını. Dışarıda bizim için iyi oldu. Normalde biz dışarıda Rüzgar ile maske takmıyorduk, dışarıya pek çıkmıyorduk. Şimdi de pek çıkmıyoruz. Arada bir dondurma almak için çıkıyoruz. Gayet maskesini takıyor. Sorun haline getirmiyor. Hatta ilk zamanlar evde masada otururken ellerini uzatıyor ve mesafeyi kontrol ediyordu. Şaka amaçlı oyun oynuyordu. Bize bu şekilde öğretmek hoşuna gitti. Bir de şey galiba Bip bip bip… Maske burnunu altına düşünce burnunuzun ucuna dokunarak kullandığınız bir uyarıymış. Ben daha çok maske ile ilgili gözlem yaptığım için… Çünkü benim en büyük kaygım buydu. Şöyle bir süreçten geçiyoruz; çocuklarımız “Aman, travmatize olmasın!” diye elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışırken çok travmatik bir durumda bulduk kendimizi. Ben okula gönderme konusunda tereddütteydim. Ama denemek istedim bakalım nasıl yürütebileceğiz bu süreci diye. İlkin birkaç gün göndeririz diye düşündük. İçim rahat bir şekilde gönderiyorum.
Evde biraz daha sanki bazı şeylerde “bende kural koymak istiyorum” demeye başladı. Hatta bu cumartesi kural koyma günü yapacağız. Anne, baba, oğul bazı kuralları tartışacağız. Okulda nasıl oldu bilmiyorum, içeride bulunmadığım için. Belli kuralların olması hoşuna gitmiş. Eve de böyle şeyler sokmak istiyor. “Kendime ait boyam var”, “Kendime ait kalemlerim var” diyor. Bu hoşuna gidiyor. Yani okuldaki pandemi öncesi süreçten pek farklı bir şey olmadı. Gelişimsel olarak yani özellikle evde olduğu süreçte biraz daha rahat ettirmeye çalışıyorduk. Okula başladıktan sonra sofrayı kaldırmak gibi, sorumluluklar alamaya başladı. Kendini ifade etmesi de biraz daha net artık. Okulda denediği şeyler hakkında bana “Ben şunu denedim, şöyle yapmalıydım”, “Bir daha şöyle yapıcam” demeye başladı. Evde böyle şeyler durmuştu. Bu açılardan da okula gelmesi yararlı oldu.