I.FAIR PEDAGOJİ KAMPI/ÇALIŞTAYI
SONUÇ BİLDİRGESİ
Temmuz 2022 – ORDU
TEŞEKKÜR
- Fair Pedagoji Söyleşme Kampı’nı Türkiye’nin yedi bölgesinden yirmi iki öğrenme paydaşının (öğretmen, psikolog, eşlikçi, eğitim uzmanı) katılımıyla gerçekleştirmiş olmaktan ötürü neşe içindeyiz. Ayağının tozunu aklının iklimine karıştıran, “çocukluğun” bahçelerine girmenin hikmetine inanan ve bu uğurda omuzdaşlığı bırakmayan dostlarımıza çokça teşekkür ederiz. Adil öğrenme olanaklarının serpileceğine, adil okulları yan yana kurmaya dönük inancımızın perçinleneceğine inancımız nihayetinde tam, var olun!
Bizler bundan önceki çalıştaylarımızın geleneğini sürdürerek (şehirlerde konferans salonlarınasıkışmayı öğrenmenin çoğulluğuna halel getireceğine inandığımızdan) söyleşme kampımızı, ülkenin doğusunda bir lokasyonda yapmanın anlamlı olacağını düşündük. Bu bağlamda Fatsa Demirci Köyü’nden dostlarımızın daveti ile zihnimize bereket katan ıhlamurların altında büyülendik. Demirci Köyü Muhtarı Taylan Şendur ve Gülizar Şendur’u, genellikle ülkenin batısında popüler kent merkezlerinde gerçekleştirilen böylesi çalışmaların Anadolu’da bir köyde barışçıl ve fevkalade yaratıcı bir atmosferde gerçekleştirilebileceği konusunda ilham verici yerel yöneticiler olarak tanımaktan onur duyduğumuzu bildiririz.
Yine Demirci Köyü Muhtarlığı’na çalıştay ihtiyaçlarıyla köy olanaklarını dayanışmacı bir akılla buluşturabilen inceliğinden ve özverisinden ötürü şükranlarımızı sunarız. Köy halkının kucaklayan, dışarda hissettirmeyen dostluğuna ve misafirperverliğine ise ayrıca teşekkür ederiz. Demirci Köyü Muhtarlığı’nın çocuk-ekoloji-pedagoji alanındaki bakış açısı gelecekte birlikte yeni işbirlikleri geliştirmek konusunda hayal ve umut verici olmuştur. İlerleyen çalışmalarda yan yana gelmek için sabırsızlandığımızı bildirmek isteriz.
Çalıştayın gerçekleştirilmesine olanak sağlayan ve yol arkadaşlığını elden bırakmayan İNOGAR Kooperatifi’ne dayanışmacı anlayışlarından ötürü teşekkürlerimizi sunarız. Adil bir dünyanın olanakları kuşkusuz beraber yol almakla mümkün olacak!
Son olarak gölgesiyle omzumuzu okşayan, kokularıyla başımızı döndüren, savrulmalarıylasaçlarımıza tokalar tutuşturan ve dimağımızı renklendiren gocuman* ıhlamur ağaçlarına teşekkürler…
*gocuman: yerel ağızda kocaman.
GİRİŞ
1.Fair Pedagoji Kampı 3-7 Temmuz 2022 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Çalıştay başlıkları Ordu’nun Fatsa, Vona, Kabadüz ilçelerinde (Fatsa: Demirci Köyü- Belice Köyü, Vona Yason Burnu -Çaytepe Köyü, Kabadüz Turnalık Yaylası – Kaleboynu Obası’) 9 oturumda, yaklaşık 30 saat süren toplantılarla tartışıldı. Üç güne yayılan oturumların temaları sırasıyla Kavramlar, Öğrenme ve Ekopedagoji idi.
Çalıştay ülkemizdeki psiko-pedagojik tartışma başlıklarına önemli katkılar getirmiştir, sonuçlarını paylaşmaktan sevinç duyarız:
Gerek konvansiyonel, gerek alternatif eğitim alanında kullanılan kavramların, söylemin uygulamaya yönelik belirleyiciliği hasebiyle tartışmaya tabi tutulması gerektiği ilk gün oturumuna ağırlık kazandırmıştır. Bu bağlamda pedagojik kavramların pedagojik olmayan yönlerinin irdelenmesi, kavramsallaştırmanın dil ve bilinç bağlamında ele alınması, kavramların çocuk, alan profesyonelleri ve aileler üzerindeki etkilerinin gözetilmesi, yapı bozumuna uğratılması ve pedagojik kavram inşasının kurulmasına dair metodolojik öneriler geliştirilmesi gerektiği paylaşıldı. Kavramların bir bütün olarak öğrenme alanına etkisinin irdelenmesi ve açığa çıkan sonuçlar kapsamında ihtiyaca yönelik yeni yerel kavramlar üretme gerekliliği oturumlar boyunca tartışıldı.
Yedi İklim Modeli’nde/Fair Pedagoji`de üretilen özgün kavramlar her ne kadar yaratıcı bir eleştirellik taşıyor olsalar da, kavramların çocuk ve “öğretmen” imajları üstündeki pratik etkilerinin takip edilmesi gerektiğine inanılmaktadır. Konvansiyonel eğitimin dolaşıma soktuğu çocuk ve öğretmen imajlarının ele alınması ve ilgili imajlara yönelik söylemsel/pratiksel bir müdahale alanı oluşturulması elzemdir.
Yine “alternatif eğitim” kavram ve söyleminin hızla piyasalaştığı, konvansiyonel eğitimin marazları üzerinden alternatif bir rant alanının oluştuğu görülmektedir. Alternatifsizliğin kolaylığında üretilen alternatif söylem doğa, çocuk katılımı, ilgi, orman, merak gibi söylemlerin içini boşaltarak piyasalaştırmaktadır. Bu yapılar, konvansiyonel eğitimin tahribatları ile esas anlamda ilgilenmemekte, konvansiyonel modelin teşhir olmuş yönlerini yeni bir piyasa alanı açma konusunda kullanmakta, başka deyişle endüstriyel bir alternatif alan oluşturmaktadır. Bu eğilimin dışına çıkmak isteyen yaklaşımlar ise konvansiyonel modelin çocuk-profesyonel-mekan ilişkilerindeki temel sistemsel sorunlarına eleştirel bir yaratıcılık geliştirmeden, yine demokratik yönetişim, eğitimde sınıfsal eşitsizlik gibi önemli konularla ilgilenmeyerek alternatif söylem ürettiklerinden “neyin ne kadar neye alternatif” olduğuyla ilgili tartışmalı bir alan oluşturmaktadır. Alternatif eğitim; belirsizliği yüklenerek hegemonik bir söyleme dönüşmektedir. Diğer yandan “alternatif eğitim”, ana akım dışında olan tüm eğitim yaklaşımlarını ifade ettiği için otoriteryen, dogmatik, teolojik yaklaşım ve uygulamaları da kapsamaktadır.
Ana akım dışına çıkan tüm anlayış ve uygulamaların alternatif olduğu/alternatif yönleri olduğu açık olmakla birlikte alternatif eğitim bir kimlik olarak belirsiz, tartışmalı bir persona kurmaktadır. Bu anlamda alternatif eğitim birliktelikler kurmak, ortak yollar belirlemek konusunda müphem bir dayanak oluşturmaktadır.
ÖĞRENME
Konvansiyonel pedagojide çocuğu güçten düşüren anlayışın esas olarak tekçi gelenekten beslenmesi ve akabinde taşıdığı sorunlar ikinci gün oturumlarının eksen noktasıydı. Tekçiliğin, çocuğun diğer çocuklarla, öğrenme paydaşları ve mekanlarla ilişkilerinde, yine öğretmenin çocuklarla, mekanlarla ve ailelerle ilişkilerinde monolitik eksenler oluşturarak zengin öğrenme bağlamlarının oluşmasını engellemesinin ehemmiyeti hakkında görüşler paylaşıldı. Bu anlamda pedagojide bir demokratik ilişkilenme kavramı olarak çoğulculuğun, alternatif eğitim tartışmalarından önemli bir referans olarak durduğu vurgulandı.
Yedi İklim Modeli’nde uygulanan devimsel sistem, tekçi eksenler yerine çoğulcu desenler koyarak öğrenmeyi bağlantılara dayalı demokratik bir bağlamda değerlendirmektedir. Yedi İklim Modeli’nin çoğulculuk konusundaki pedagojik tasarımının; sınıf, takvim yaşı, öğretmen ve mekân bağlamında okulu tekrar tekrar ve yeniden tasarlamak isteyen öznelerle buluşturulması gerektiği düşünülmektedir.
Yedi İklim Modeli`nin on nosyonundan biri olan yerellik alternatif eğitim tartışmalarında sıkışan başlıkları açma kapasitesi taşımaktadır. Yerellik, öğrenme bağlamını gören, izleyen, yaratıcılığa yönelten hayal ve gerçeklik bağlantısını öğrenme tasarımına dönüştüren pedagojik bir ilke/kavram olarak daha çok çalışılmalı, yerelliğin okunması, izlenmesi için yeni yöntemler geliştirilmelidir.
Okullar herkesin her an herkesten bir şey öğrenebildiği ve komşuluk ilişkilerini andıran bir mahalle olarak anlaşıldığında öğrenmenin demokratik-bağlantılara dayalı zengin yönü açığa çıkacaktır. Eğitim tartışmalarında en temelde atlanan konu konvansiyonel okul bağlantılarının paradigmatik olarak eleştiriye tabi tutulmamasıdır. Pandemi süreci ile beraber kuşkusuz “okulluluk” netameli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Okulun okul olmadığı, bir mahalle olduğu fikrine ihtiyaç olduğu gözlenmektedir. Okulun bir mahalle olarak kurgulanması için yerellik ve çoğulculuk nosyonları öne çıkarılmalıdır. “Okul gibi olmayan” okullar yaratmanın utkusu giderek artırılmalıdır. Diğer yandan okulla birlikte okulsuzluğu da örgütlemek okul bağlantılarına yönelik yapı bozumla mümkün olabilecektir. Okul; yerelliğin derinliğinden bir yaşam alanı olarak anlaşılabildiğinde çocuk, öğrenme paydaşları, aile ve dünya lehine önemli yollar katedilecektir.
“Çocuk katılımı” son yıllarda alana yönelik nitelikli tartışma başlıklarındandır. Bu tartışmalar, söylemde çocuk lehine demokratik bir alan açmakla birlikte, uygulamada iki eğilim arasına sıkışmaktadır. Bunlardan ilki, çocuğun gelişimsel sınırlılıklarının çocuk katılımı için de doğrudan sınırlılık taşıdığı görüşünden ileri gelmektedir. Bu eğilim; söylemde demokratik, uygulamada ise hiyerarşik ve manipülatif nitelikte bir ilişkilenmeyi meşrulaştırmaktadır. Diğer eğilim ise, çocuğun bilişsel-psikolojik-entelektüel gerçeklerini hafifseyerek, çocuğun alamayacağı sorumlulukları da çocuk katılımına dahil etme arzusundan ileri gelmektedir. Bu ilişkilenme biçimi de çocuk aleyhine adil olmayan, belli durumlarda istismara da varabilecek dağınık bir yük oluşturmaktadır.
Çocuk katılımı, “okulun zorunluluğu”, çocuğun ve yetişkinin gelişimsel donanımı gibi objektif veriler ile ihtiyaç, verili koşullar, olanaklar gibi sübjektif verilerle birlikte ele almak; konuyu çocuk katılımından “genel olarak katılımcılık tartışmalarına ve çocuğun nitelikli katılımına yönlendirilmelidir.
Yedi İklim Modeli, program oluşturma konusunda yerelliğin ve mahalle kültürünün renkli ve yaşamadayalı bir referans oluşturabildiği konusunda önemli deneyimler barındırmaktadır. Bunlardan biri gelişimin sürekliliğine olan vurgu ve bütünleşik felsefedir. Gelişimin kesintisizliği farklı gelişim katmanları arasında bütünleşik bir organizasyonu gerektirmektedir. Bu bağlamda özellikle erken çocukluk ve ikinci çocukluk katmanlarının anaokulu ve ilkokul örgütlenmesi olarak birbirinden koparılması gelişimin sürekliliği ilkesiyle çelişiktir. Diğer yandan her çocuğun farklı öğrenme hız ve eşiklerine sahip olduğu gerçeğiyle de çelişiktir. Çocuğun güçlenmesi ve bireysel ayrılıkların öğrenme sürecinde avantaja dönüşümü için gelişim katmanlarının işteşliğine dayalı bir okul organizasyonu oluşturmak gerekir. Bir gelişim katmanının özgül ihtiyacı okulu katmanlar arasında kategorik olarak bölmenin gerekçesi olamaz. Hem özgül ihtiyaçlara hem de her iki gelişim katmanına yaslanan ihtiyaçlara birlikte çözümler üretilmelidir. Bu çözümler koşullar, bürokratik engeller gibi sebeplerle okul organizasyonunun tamamına kapsamıyorsa da, olabildiği kadar kitlesel çözümler oluşturabilmek için çaba harcanmalıdır.
EKOPEDAGOJİ
Öğrenmenin önemli bileşenlerinden biri olan mekanın; çocuk ve paydaşlar açısından avantaj ve dezavantajlarıyla bir bütün olması fikri üçüncü gün oturumlarında orjin noktasıydı. Çocuğun öğrenme alanına dair tasarım yapabilirliği ve bunun çocuğun güçlenmesi açısından şans sayılması gereği uzunca tartışıldı. Bu doğrultuda yerelin ihtiyaçlarını gözeterek özgün mekan tasarımları yapabilirliğin önünün açılması gerektiği üzerinde duruldu. Çocuğu yapılandırılmış/yapılandırılmamış herhangi bir mekana yetişkin ihtiyaçlarını eksen alarak sıkıştırmanın pedagojik bir şiddet olarak ele alınması gerektiği paylaşıldı.
Ekolojik içkinliğin okul-çocuk-yetişkin bağlantısında önemli kavşaklardan biri olduğu izlenmektedir. Çocuğun edimsel öğrenişine alan açılmasını ve mekandaki özgül öznelerle içkin bir ilişkisel tasarım yaratımını kolaylayan ekolojik içkinlik, doğal ilişkilenmelere alan açar. “Orman”ı çocuğun bağ kurabildiği, henüz dışsallaşmamış, kendi içindeki tekil/çoğul özneleriyle bu ilişkisel dokulardan biri olarak gözetir. Bu bağlamda okullar “ormanın” mekansallaşmasını piyasalaşma süreci ekseninde; arzu nesnesine dönüşen bir “endüstriyel” aksiyon olarak ele almalı ve pozisyon geliştirmelidir.
“Bir yaşam alanı olarak orman ekosistemi” rantsal dönüşümün ardından kayıp göndergeye dönüşmüştür. “Doğaya çıkmak”, “ormana gitmek” ne yazık ki kaynağını hakim ideolojiden almakta ve özcü anlayışlara göz kırpmaktadır. Yerini mekansallığa bırakan orman artık kurgulanabilir, yapılandırılabilir ve “insan” ihtiyaçları doğrultusunda niyetten bağımsız tasarımlanabilir hale gelmiştir. Artık, hiyerarşik olarak da ekosistemin diğer bileşenlerinin önünde bir rolü vardır. Bir süredir konvansiyonel pedagojinin izlek alanlarından biri olan orman, “okullaşma’ sürecinde ne yazık ki benzer misyonunu sürdürmektedir. Çocuğun ve öğrenmenin olduğu her mekanın çocuk için bir öğrenme alanı olduğu açıkken; orman mistifike kategorileriyle “şey” leşmiştir. “Orman pedagojisi” ve okullarının gelinen aşamada yalnızca kentli beşere hitap ediyor oluşu ise oldukça dramatiktir. Orman pedagojisinin hakim mecrada kentli ve orta sınıf ailelere yüzünü dönmesi ve kentli hayatlardan kurtuluşun; çocuğun iyiliği adına müjdeliyor olması sorunludur. “Orman” söyleminin ve temsillerinin dışardalığı öncelleyen etkilerinin zayıflatılması ve çocuğun/öğretmenin gündelik yaşam desenleri ile buluşturulması bu bağlamda kaçınılmazdır. Diğer yandan ormanın gösterge değerlerinin ancak ve ancak hiyerarşik muhteviyattan arınmış bağlantılı ekosistemlerle ilişkilenerek eritilmesi muhtemeldir.
Oturum temalarından yola çıkarak; öğrenmenin adil mekanlarda adil ilişkilerle süreceğini söylemek mümkün hale gelmektedir. Öğrenmede yerelliğin ve çoğulluğun başata alınması canlı-cansız varlıklarla ilişkileri düzenleyecek, çocuğun ve öğretmenin bir aradalığını derinleştirecek, bireyleri kuşkusuz güçlendirecektir. Çocuğu mekandan, mekanı çocuktan yalıttığınızda geriye ne kaldığı; dahası geriye kalanla ne yapıldığı kuşkusuz öğrenme tasarımlarına yaklaşımı projekte edecektir.
SONUÇ
Türkiye’de ve dünyada psiko-pedagojik ardalana dönük kavramların ve söylemlerin inşası insanlığın ortak birikimine dayanmasının yanı sıra var olan klişeleri derinleştirici, çocuk-öğretmen-aile karşılaşmalarında sıkışmaları büyütücü yanıyla var olmaktadır. Kavramlarla oyun oynamanın kuşkusuz özneler-arası ilişkileri düzenleyici bir yan taşıdığı düşünülmektedir. Öğrenme ilişkilerinde öznelerin haricinde, mekanın akordotörlüğünü taliden esasa kaydırmak, içerisinde öğrenme motivasyonlarını sağaltma olanağı barındırmaktadır. Bu kapsamda Yedi İklim Modeli`ndeki ilgili nosyonların da ihtiyaçla bağlantılı ortaya çıktığını, yine ihtiyaçla bağlantılı olarak değişip-dönüşebileceğini önemsediğimizi bildirmek yerinde olacaktır.
Adil öğrenme temalarının konsantre buluşmalardan yaygın ve sürdürülebilir buluşmalara akması oldukça kıymetlidir. İlkini gerçekleştirdiğimiz çoğulcu Söyleşme Kampı’ndan aldığımız ilhamla yol arkadaşlıklarını büyütmek, kaygısını güttüğümüz mesellerin saçlarına örgüler yamak ve davranım alanlarımızda yan yana durmak şüphesiz yegane arzumuzdur. İçtenlikle inanıyoruz ki, ilgisi bilgisini yeşertecek okullar böylece süprizlenecek…
Hayal gücünün darda hissetmediği okullara!
Yedi İklim Adil Eğitim Kooperatifi
Söyleşme Kampı Düzenleme Ekibi